top of page
Gülbu Tanrıverdi


Telefondaki kadın
Zehra yine gri bir sabaha uyanmıştı.Odanın perdelerinden süzülen ışık bile içini ısıtamıyordu artık. Ailesinden uzaklığı bir kader gibi kabullenişinin üzerine bir de kendi evinin içinde, sessiz sedasız büyüyen mesafeyi eklemişti hayat. Aynı masada oturdukları hâlde birbirlerine dokunamayan iki yabancıya dönüşmüşlerdi Ahmed’le. Gün geçtikçe kültürel normların, “idare etmenin”, “sabretmenin”, “evliliği yürütmenin” görünmez duvarları arasında sıkışıp kalıyordu. O gün, günün sonu
Gulbu Tanrıverdi
22 Kas


Ilmekten Markaya: Zone Design’ın Öyküsü
1970’lerin başında, Cılavuz’un keskin soğuğunu yaran tek şey, Eda’nın anneannesinin kararlılığıydı. Aile içinde sakin bir otoriteydi; görünmez sınırları o çizer, evin ritmini o belirlerdi. Ekonomik özgürlüğe uzanan yol, çoğu kadının düşünmeye bile cesaret edemediği bir adımla başladı. Örgü makinası alacaktı. Makine eve geldiğinde bu yalnızca bir eşya değildi; emeğin, sabrın ve bağımsızlığın sesiydi. Anneanne kimsenin yol göstermesine ihtiyaç duymadan onu çözdü. Gündüz ördüğü
Gulbu Tanrıverdi
8 Kas
San Miguel Alto’da Bir Gece
Flamenko bitti, yıldızlar “haydi manzaraya” dedi. San Miguel Alto’ya tırmandık; grup on beş dakika serbest dolaşma aldı. Ben de bir sokak ressamının önünde, çocuklara alacağım tablolara imza sırası bekledim. Fırça şakırtısı, rüzgâr, Granada ışıkları… derken bir sessizlik çöktü. Döndüm: meydan boş. Grup yok. “Panik yok,” derken fark ettim: Otelin adını almamışım. Fakat beynim bir ekran görüntüsü gibi parladı: “Wi-Fi şifresi için çektiğin fotoğraf!” Telefonun galerisine girdim.
Gulbu Tanrıverdi
4 Kas


Danslarla gömün beni :)
Özge, “Yine hatırladım,” dedi gözleri dolu dolu. Babasının öldüğü günü anlatıyordu. Evde yas değil, tam teşekküllü bir ikram servisi vardı dedi. Annem, herkes gidince süpürgeyle törensel bir yürüyüşe başlardı. Evin parlaması gerekiyordu, çünkü “taziyeye gelenler takdir edecekti.” Benim içimde ise sessiz bir çığlık vardı. “Anne, ben babamı kaybettim!” Dışarıdan bakınca gayet işleyen bir sistem görünüyordu: Bardakları getir, çayı doldur, boşları topla… Kısacası anneme göre “Ağ
Gulbu Tanrıverdi
1 Kas


ACI GENETİK Mİ?
Yine sıkışmıştı aracın arkasına. Ne zaman bir düğün dernek olsa, iki aile ve çocukları bu arabanın içine doluşurdu. Elif her seferinde arabaya binmeye sevinirdi; çünkü biliyordu, yol ne kadar uzun olursa olsun vardıklarında yemekler, müzik, kahkaha olacaktı. Genç kız değildi ama vücudundaki değişimlerin farkındaydı. Biraz utanıyor, biraz da sıkılıyordu. Biliyordu; bu yeni hâli, bir yerlerde canını yakacaktı. Önde babalar, rahat koltuklarda sohbet ederdi. Arkadaysa iki kadın,
Gulbu Tanrıverdi
31 Eki


BAVUL
Uykunun mahmurluğu içinde kapının önündeki bavula anlam verememişti. Uzun süreli aile tatillerinde kullanılırlardı. Çok uzun zamandır kullanılmamıştı. Bavulun tekerleklerine sıkışmış deniz kumunu fark etti, üzerindeki şarap lekesini de. “Bavul…” dedi içinden. “Sadece bir bavul.” Sabahın sessizliğiyle kendi sessizliği çarpıştı, bavulun varlığı o sessizliği bozdu. Artık sessizliğin içinde yoğun bir gürültü vardı. Bavul, ara sıra sanki başını kaldırıp ona “Bunu da hatırlıyor mus
Gulbu Tanrıverdi
31 Eki


Aynaya gülümse
İki hafta önce Meriç Demiray ile yaratıcı yazarlık kursuna başladım. Bizden öğrendiklerimiz doğrultusunda 500 kelimelik bir öykü yazmamız istendi. Bir sabah aynaya baktığında yansımasının ona gülümsediğini fark eden bir kadın, bu “yansıma” ile yüzleşmek zorunda kalır. Elif'in tekdüze bir hayatı vardı. Her gün aynı saatlerde kalkıyor, hazırlanarak evden çıkıp işine gidiyor ve akşam aynı saatlerde evine dönüyordu. Yaşamında bir şeyi değiştirirse her şeyin alt üst olacağını dü
Gulbu Tanrıverdi
25 Eki
bottom of page