Danslarla gömün beni :)
- Gulbu Tanrıverdi
- 1 Kas
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Kas

Özge, “Yine hatırladım,” dedi gözleri dolu dolu.
Babasının öldüğü günü anlatıyordu. Evde yas değil, tam teşekküllü bir ikram servisi vardı dedi. Annem, herkes gidince süpürgeyle törensel bir yürüyüşe başlardı. Evin parlaması gerekiyordu, çünkü “taziyeye gelenler takdir edecekti.”
Benim içimde ise sessiz bir çığlık vardı.
“Anne, ben babamı kaybettim!”
Dışarıdan bakınca gayet işleyen bir sistem görünüyordu: Bardakları getir, çayı doldur, boşları topla…
Kısacası anneme göre “Ağlamak serbestti ama molalarda!” dedi.
Günün sonunda dramdan temizlik moduna geçiş süresi: tam 12 saniye. Guinness’e bildirmedik, ayıp olurdu diye gülümsetti bizi.
Yıllar sonra kendi babamı kaybettiğimde anneler değişmişti ama roller aynıydı.
“Yatakları açalım, herkes yoldan geldi,” dedi annem.
“Yok artık!” dedim...
İlk kez kimsenin çayını düşünmedim. Sadece kendi acımla kalmak istedim.
Çoğu zaman anlattığımda çevremdekileri gülümseten fikir geldi çok sonraları aklıma.
Yas Organizasyon Firması!
Paket program düşünün :Cenaze yemeği, sandalye servisi, dua ekibi, gömme, mezar taşı, yas kıyafetleri, fotoğraflar, çelenk, duyuru vb…Tüm duygular dâhil! (Fikrimi çalacaksanız eğer beni de ortak edin:))
Slogan da hazır: “Siz üzüntünüzü rahatça yaşayın gerisini biz hallederiz.”
Araştırmaya başladım, dünya bu konuda bizden ilerideymiş.
İran’da genç biri ölürse düğün gibi organizasyon yapılıyormuş. Çok sayıda video izledim. Anne baba pasta kesiyordu ölen çocukları için hıçkırıklar arasında. Hatta para bile atılıyordu üzerine.
“Ben Gana’da ölmeliyim" diye geçiriyorum içimden.
Gana’da tabut dansçıların omzunda, yakınlar beyazlar içinde dans ediyor.
Tabutum dansçıların omzunda, çocuklarım ritimle eşlik eder...
Eda elinde ziller, Arda tempo tutuyor. Hele Nursel? Ritüel diye mecburen oynayacak. “Mecburiyet” kelimesi onda ilk kez işe yarar.
Sonra Hindistan’ı da düşündüm.
Ganj nehrinin yanında yakılıyorum. Arda beyazlar giymiş ateşi tutuyor elinde.
Tibet'i göğe gömme geleneğini düşündüm ama sonra vazgeçtim.
Akbaba yeme kısmı mideye oturuyor.
En mantıklısı krematoryum.
Küllerimi iki çocuğum kavanozlara pay eder.
Torunlarım dolabın üzerindeki kavanozu gösterir: “Bu bizim anneannemiz/babaannemiz.
Arada tozunu alırlar, sohbet ederler.
Aslında ölüm değil, “ölüm kültürü” yaşatıyor bizi.
Düşünsenize bir yerde annen kızıyor: “Babanın düğününde hiç oynamadın".
Başka bir yerde biri çıkışıyor: “Ateşi iyi harlamadın. yarım yamalak yandı baban diye”
Kültür farklı, sonuç aynı... her kültür kendi yasına estetik katıyor.
Belki bir gün gerçekten kurarım o firmayı.
Altına da yazarım sloganı:
“Hayat kısa, yas uzun. Ama biz hızlandırıyoruz.”


Yorumlar