Aynaya gülümse
- Gulbu Tanrıverdi
- 25 Eki
- 3 dakikada okunur

İki hafta önce Meriç Demiray ile yaratıcı yazarlık kursuna başladım. Bizden öğrendiklerimiz doğrultusunda 500 kelimelik bir öykü yazmamız istendi.
Bir sabah aynaya baktığında yansımasının ona gülümsediğini fark eden bir kadın, bu “yansıma” ile yüzleşmek zorunda kalır.
Elif'in tekdüze bir hayatı vardı. Her gün aynı saatlerde kalkıyor, hazırlanarak evden çıkıp işine gidiyor ve akşam aynı saatlerde evine dönüyordu. Yaşamında bir şeyi değiştirirse her şeyin alt üst olacağını düşünüyordu. Hiçliğe doğru gidiyordu. Onu yaşama bağlayan şeyler yok denecek kadar azdı. Sevdikleri hayatından birer birer çıkmıştı. Aynada gülümseyen yüzünün nasıl göründüğünü unutmuştu.
Şimdi aynaya gülümserken sanki bir başkasına gülümsüyor gibi hissediyordu. O gün gülümsüyordu aynaya. Neden gülümsüyorum diye geçirdi içinden. Bedenine farklı bir ruh girmiş gibi hissetti. Sonra hayatının akışını ikinci kez değiştirecek olan mesajın telefonuna geldiğini hatırladı. Gülümsemeye devam ederken bir film şeridi gibi geçti yaşadıkları gözünün önünden.
Aşırı muhafazakar bir ailede doğup büyümüştü Elif. Üniversiteyi kazanması ailede sevinçten çok üzüntü yaratmıştı. Kız başına nasıl gönderilecekti büyük şehre. Hemen hemşeriler bulunmuş ve güvenli evlerden birine çok sayıda kız öğrencinin yanına yerleştirilmişti. Elif çok başarılı bir öğrenciydi. Sosyolog olacaktı. Yaşamı her şeyi sorgulamaya başlamıştı. Bu erkek arkadaşının ve kaldığı yurttakilerin hoşuna gitmiyordu. Elif üniversitenin üçüncü yılında beklenmedik bir şekilde hamile kalması yurttan atılmasına neden olmuştu. Bu durum önce erkek arkadaşının kendisini terk etmesine, sonra haberi öğrenen ailesinin evlatlıktan reddetmesine neden olmuştu. O artık ahlaksız bir kadındı. Evlat olarak yüzkarasıydı. Kaldığı yurtta güvendiği herkes bir anda görünmez olmuştu. Geçici olarak okuldan arkadaşlarının yanında kalıyor ve durumla baş etmeye çalışıyordu. Yaşamak ve ölmek arasında bir yerdeydi. Bebeğinden biran önce kurtulmalıydı. Ama nasıl!
Eski erkek arkadaşı hayatına ve eğitimine kaldığı yerden devam ederken Elifin hayatı asla eskisi gibi olayacaktı. Birkaç gün okuldan arkadaşlarının evinde kaldıktan sonra yeni bir yurt ve iş aramaya başladı. Bekar bir anne olarak yaşayamazdı, çalışmak ve eğitimini tamamlamak zorundaydı. Çaresiz bebeğini doğuracak ve onunla vedalaşacaktı. Her şeye ve herkese rağmen çalışmaya ve eğitimine devam etmeye çalıştı. Bölümündeki arkadaşları ve hocaları Elif 'in mücadelesinde onu yalnız bırakmamışlardı.
Doğum yaklaşıyordu, Elif bebeği hakkında verdiği karara kendisi bile inanmakta zorluk yaşıyordu. Henüz bir günlük olan bebeğini pazar gününün sabahında kilise kapısına bıraktı. Müslüman doğduğu ailede hamile kaldığı için herkes yüzünü çevirmişti, Çocuğunun farklı bir inançta büyümesini sağlayarak ona sahip çıkmayan ve aşırı dindar olan bebeğinin babasına ve ailesine akıllarına asla gelmeyecek bir ders verecekti. Saklandığı yerden kiliseye ilk kim gelecek ve bebeğini alacak diye gözlemlemeye başladı. Sepetteki bebeği sevinçle kucaklarına alarak uzaklaştılar. Elif hayatının şokunu yaşıyordu. Çünkü kiliseye sabahın erken saatlerinde gelen çiftin sonrasında kiliseye kabul edilmek ve bir bebek evlat edinmek için dua etmeye gelen iki homoseksüel erkek olduğunu öğrendi. Bu kadarını kendisi de hayal etmemişti. Kendisi ailesini cezalandırmak için Kiliseye bebeğini bırakıp bir Hristiyan olarak büyümesini sağlayacak ve birgün bunu ailesine haykıracaktı. Ailesinin farklı dinlere yönelik hoşgörüsü yoktu. Kendisi ise tüm dinlere hoşgörülüydü. Sosyoloji eğitimi kendisine üçüncü bir göz açmıştı. Kızının her dini inanç içerisinde iyi insan olabileceğine inanıyordu. Ama LGBTQ konusunda hala önyargıları vardı ve normalleştiremiyordu. Şimdi kızının iki babası olmuştu. Gerçek babası duysa ne hissederdi diye düşünmeden kendini alamadı. Kızının Pazar günleri ailesiyle kiliseye gelişini, vaftiz törenini uzaktan uzağa izlemişti. Uzaktan çektiği fotoğrafları, tanık olduğu deneyimleri duygularıyla birlikte günlüğüne yazıyordu. Bir süre sonra kilisede acı bir haber yayıldı. Genç kızın ebeveynleri bir trafik kazasında ölmüştü. Kızı henüz dört yaşındaydı ve ebeveynleri de kendi aileleri tarafından reddedilmiş kişilerdi. Böylece kızı kimsesiz kalmıştı.
Bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyordu. Kızının annesi olduğunu kanıtlayacak fotoğrafları, bırakıldığı günün detaylarını tüm gerçekleri anlattığı ve telefon numarasını da eklediği günlüğünü Kilisenin rahibine gönderdi. O sabah telefonuna gelen mesajı onlarca kez okumuştu. Rahip kendisini bugün kiliseye çağırmıştı görüşmek için. Artık biliyordu kendini gülümseten şeyin ne olduğunu. Artık kendisiyle ve geçmişiyle yüzleşmenin zamanı gelmişti...


Yorumlar