top of page

ACI GENETİK Mİ?

Güncelleme tarihi: 4 Kas

ree

Yine sıkışmıştı aracın arkasına. Ne zaman bir düğün dernek olsa, iki aile ve çocukları bu arabanın içine doluşurdu. Elif her seferinde arabaya binmeye sevinirdi; çünkü biliyordu, yol ne kadar uzun olursa olsun vardıklarında yemekler, müzik, kahkaha olacaktı. Genç kız değildi ama vücudundaki değişimlerin farkındaydı. Biraz utanıyor, biraz da sıkılıyordu. Biliyordu; bu yeni hâli, bir yerlerde canını yakacaktı.

Önde babalar, rahat koltuklarda sohbet ederdi. Arkadaysa iki kadın, dört çocuk sıkış tepiş. Bazen nefesten çok sessizlik isterdi Elif. Ama yolun sonunda bir ödül vardı, o yüzden susardı. Bacağı uyuşmuştu. Camdan dışarı bakarken kafasını koluna yasladı. Bir anlık sessizlik… sonra korkunç bir ses. Fren ve hayal meyal hatırladığı çığlıklar.

Hastanede gözlerini açtığında tavandaki beyaz ışık gözünü yaktı. Halası başucundaydı. “Korkma Elif,” dedi, “ameliyat iyi geçti.” Elif’in dudaklarından ince bir ses döküldü: “Ben… artık yürüyemeyecek miyim?”Halası elini tuttu, sıcacık bir dokunuşla: “Yürüyeceksin, hem de eskisinden bile iyi.”

Elif çocuktu ama her şeyin farkındaydı. Sormadı ama biliyordu annesiyle babasının orada olmadığını…Hastane günleri ağır geçti. Soğuk, kalabalık odada ağrıların arasında geçen on gün ona on yıl gibi geldi. Tek tesellisi hemşirelerin gülümsemesi, halasının sesi, babaannesinin dua kokusuydu. Taburcu olduğunda kurtulduğunu sandı, ama yatağa bağımlı altı ayın başladığını bilmiyordu.

Babaannesinin ilk sürgüyü ver günü hiç unutmadı. O an utanç, ağrı ve sessizlik birbirine karışmıştı. Oysa babaanne sabırla ilgilenmişti çok sevdiği torunuyla. Bu acı günlerde aralarındaki bağ iyice güçlenmişti.  Elif’in dünyası artık halası ve babaannesi olmuştu.  

Altı ayın sonunda Elif yavaş yavaş destekle yürümeye başlamıştı. Babası onun desteksiz yürüyemeyişini kabullenemiyor, iyi niyetle de olsa “hadi” diye kaldırmaya çalışıyordu. Elif desteksiz duramayıp yere düşünce kendisini çaresiz hissetmiş babasına mahcup olmuştu çok kez. Yine suçu kendinde aramıştı. Başaramayan oydu, onun bedeniydi suçlu olan babası değil. Elif ağrısı kadar kendisine yönlendirilen davranışların da ağırlığı altında ezilmişti.

Uzun çabalar sonrasında Elif yürümeye başlamıştı. Büyük çabalar sonrasında o artık lise öğrencisiydi. Yaşamı yoluna girmişti. Dindar babaannesinin inancı, ona kabullenmeyi öğretmişti. Bir bacağı kısaydı ama kalbi büyümüş, inancı derinleşmişti.

Bir gün yine karabulutlar ailelerinin üzerine çökmüştü. Şeker hastası olan babaannesinin artık bacakları dizden kesilmesi gerekiyordu. Artık sıra Elif’teydi. O da babaannesine bakacaktı. Ama Elif hem okula gidiyor, hem üniversite sınavlarına hazırlanıyor, hem de akşamları babaannesiyle ilgileniyordu.

Üniversite sınavına bir hafta vardı. Babaanne Elif’i yanına çağırmıştı. Elif bilmiyordu ama o son çağırış olacaktı. Elif yanına gidemeden babaanne yaşama veda etmişti. Son bir cümle daha duymak için neler vermezdi Elif. Ama artık hayatında en çok sevdiği kişi veda edemeden hayatından çıkmıştı.

Sınav sabahı aynaya baktı. Kısacık ömründe ne çok üzücü deneyim yaşamıştı. Annesi de farklı kötü deneyimleri yaşamış Elif’e anlatmıştı. Hatta Elif’in dedeleri de benzer kötü deneyimler yaşamıştı. Bu nasıl olabilirdi?  Acı ve felaket genetik kodlarına işlenmiş gibiydi.


Ama her şey Elif’e bir şey öğretmişti.

Mutlak mutluluk ve mutsuzluk yoktu.  Artık biliyordu hayat dediği şeyin her şey yolundayken sana yaşattığı deneyimlerden ibaret olduğunu.  

Son Yazılar

Hepsini Gör
San Miguel Alto’da Bir Gece

Flamenko bitti, yıldızlar “haydi manzaraya” dedi. San Miguel Alto’ya tırmandık; grup on beş dakika serbest dolaşma aldı. Ben de bir sokak ressamının önünde, çocuklara alacağım tablolara imza sırası be

 
 
 

Yorumlar


bottom of page