top of page

Akademik yükselme süreci

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2024



Bir akademisyen araştırma görevlisi olmasıyla birlikte uzun bir yolculuğu başlamış demektir. Yüksek lisans sınavı, yüksek lisans tez savunması, dil sınavı, ALES, doktora sınavı, doktora yeterlilik sınavı, tez öneri komitesi, tez izleme komiteleri, tez savunma sınavı...

Eğer her şey plana uygun giderse, bu süreç altı yıl demektir. Altı yılın sonunda doktorasını tamamlayanlar, eğer her şey yolunda giderse Dr. Öğretim Üyesi unvanını alırlar. Doktorasını tamamlayan herkes aslında alanıyla ilgili Türkiye'deki tüm üniversitelerde açılan kadrolara başvurabilir. Bu nedenle kadro ilanları kişiyi tanımlamamalıdır.

Sonrasında doçentlik gelir. Günümüzde dosyayı hazırlayıp sisteme yükledikten sonra sadece sonuç bekleniyor. Oysaki önceden dosyadan geçen adaylar sözlü sınava çağrılırdı. Sözlü sınav, adayları endişelendirirdi. Çünkü alandaki yetkinliklerini kanıtlayabilecekleri son aşama olarak görülürdü. Bu en önemli sınavdı. Hatırlıyorum, altı ay süren yoğun bir çalışma dönemine girmiştim. O dönemde tuttuğum notlar hala duruyor. Benzer bir yoğunluğu doktora yeterlilik sınavında da yaşamıştım.

Hatta hatırlarım birgün Nurgün hocamla telefonda konuşurken ona planladığım araştırmadan bahsetmiştim. "Gülbu sen doktora yeterliliğe hazırlanmıyor musun? dedi. "Hazırlanıyorum hocam" dedim. "Senin başka hiçbir işin olmamalı tüm dikkatını bu sınava ver. Bir akademisyen için verilmesi gereken iki büyük sınavdan ilki budur" demişti. Nurgün hocamın o sözlerini hiç unutmadım ve her zaman anlatırım.


Doçentlik önemlidir. Alana özgün bir katkı sunmak gerekir. Profesörlük ise kriterleri tamamladıktan sonra sadece bir atamadır; artık sınav yoktur. Profesör olunca rahatlayacağını düşünenler ya da doçent olunca rahatlayacağını düşünenler vardır, mutlaka... ancak her birinin farklı sorumlulukları var...

Benimle ilgili olan şu ki, çalışma disiplinim ve saatlerimde hiçbir değişiklik olmadı.

Hatta annemin deyimiyle "kızım sen araştırma görevlisiyken de aynıydın. Ne fark etti"

Haftalık ortalama 30 saat ders yükünün ( Bu okul müdürü ve bölüm başkanı olduğum yıllarda kırka kadar çıkmıştı) yanı sıra alanımda en çok makale, kitap, kitap bölümü yazan kongre ve sempozyumlara başkanlık yapan, çalıştay düzenleyen, alanında davetli onuşmacı olan akademisyenlerden biriyim.

Farklı üniversitelerde çalışan profesör olan yakın arkadaşlarımın temposu da benden farklı değil.

Akademik yolculuk ölene kadar devam eden bir yolculuk.

Emekli olan hocalarım hala doktora öğrencilerini bırakmadı onlarla devam ediyorlar. Birçok hocam emekli olduktan sonra farklı üniversitelerde ders vermeye devam ediyor. Akademisyen olmak bir yaşam biçimi sadece bir meslek değil, hele iş hiç değil.

Akademisyenlik aynı anda eğitimci, araştırmacı ve yönetici olmayı gerektirir. Dolayısıyla zaman ister, deneyim ister, emek ister, fedakarlık ister. Her şeyden de önemlisi çalışma disiplini ve akademik ahlak ister.


Bu fotograf sürpriz profesörlük kutlamamdan. Yüzümde bir rahatlama var mı emin değilim. Çünkü bu fotoğraf çekildiğinde yüksekokul müdürü, bölüm başkanı, anabilim dalı başkanı ve çok sayıda da komisyonun da başkanıydım. Bu fotografta tüm okul bir aradaydı. Pastanın üzerine benim o dönemler en çok kullandığım sağlık yüksek okulu ailesi diye yazdırıp fotografımızı bastırmışlardı. Güzel günlerdi. Güzel günleri unutmamak dileğimle.




 
 
 

Comments


bottom of page