Bali'de Kültürel Deneyimler ve Hayatınızı Kolaylaştıracak İpuçları
- Gulbu Tanrıverdi
- 30 May
- 12 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Haz
Eda Bali'de yaşadığı kültürel deneyimleri bizler için yazdı. Okurken sanki Bali'deydim.
Her zaman ki Eda... doğal, içten abartısız.
Teşekkür ederim kızım tatilinden vakit ayırdığın için.
YOLCULUK BAŞLIYOR!
Bali seyahatimiz 2 saat Doha aktarmasıyla beraber, toplam 17 saat süren bir uçuşla başladı. Uçakta beraber gittiğimiz kitle aslında Bali'ye dair küçük ipuçları veriyormuş. Dünyanın her yerinden, her yaştan, her ırktan insanlar... tıpkı Bali gibi.
Burası gerçekten dünyada eşine fazla rastlanmayacak bir yer. Burayı keşfederken büyük bir avantajım vardı. En yakın arkadaşım birkaç yıldır burada yaşıyor. Ben de gezimin ilk günlerini onda kalarak geçirdim. Onun tecrübeleri benim için büyük konfor sağladı.

HAVALİMANINDAN ULAŞIM & SİM KART
Havaalanından bizi aldılar ve taksiyle yaklaşık 1 saat yol geldik ve 300 TL gibi bir fiyat ödedik. Türkiye ile kıyaslayamayacağımız bir ucuzlukta. Ulaşım burada gerçekten çok uygun. İlk fark ettiğimiz bu oldu. Fakat bunu nasıl kullanacağınızı bilmeniz gerekiyor. Grab isimli bir mobil app tüm Asya’da hayatınızı kurtaracak. Tüm araba ya da motor taksi çağırmalarını; ayrıca yemek siparişlerinizi buradan halledebiliyorsunuz. Alternatif olarak da Gojek isimli başka bir mobil app de mevcut.
Havaalanı ya da liman gibi bazı turist yoğunluklu bölgelerde Türkiye'de Uber taksileri sokmadıkları gibi burada da taksiler Grab’i sokmayıp 2 katı fiyat istiyorlar. O nedenle bulunduğunuz bölgeden biraz yürüyerek dışına çıkıp oradan Grab çağırabilirsiniz. Maalesef adada herhangi bir toplu taşıma yok. Tüm ulaşım Grab taksi ve motorlarıyla sağlandığı için belki de ulaşım bu kadar ucuz.

Havaalanlarında yine fahiş fiyatlara sim kartlar satılıyor fakat taksinizden sizi yerel bir sim kartçıya götürmesini rica ederseniz yol üstünde bu işi halledebilirsiniz. Gerçekten yardımsever bir halkı var, sorun yaşayacağınızı sanmam.
Eşim yerel bir sim aldı, ben ise e-sim kullanıyorum. Sonrasında Tayland ve Vietnam’a devam edeceğimiz için e-sim çok daha kolay oldu fakat yerel sim burada biraz daha iyi çekiyor diyebilirim
Bu tarz işlerimizi hallettikten sonra akşam saatlerinde vardık Canggu’daki evlerine. Aynı zamanda doğum günüm olduğu için küçük bir kutlama yaptık. Leziz bir cheesecake almışlardı. Bu da Bali’de yiyeceğim enfes yiyeceklerin bir başlangıcıymış...

1.GÜN: HER YER MOTOR!
Uyanır uyanmaz buradaki en farklı gerçekle karşılaştım. Burada yürümek imkansız! Kaldırım yok, dar sokaklar, çok az araba mevcut. Sadece motor, çok fazla motor...

Başta söylediğim gibi toplu taşıma da yok. Kendiniz motor sürüyorsanız kiralayabilirsiniz fakat trafik tersten akıyor, alışmak biraz zaman alabilir. Araba kiralarsanız ya da şoför tutarsanız, tüm zamanınızı trafikte geçirirsiniz. Yürümek ise gerçekten güç. Kaldırımlar ya çok dar ya da yok. Yaya geçidi, trafik işaretleri, trafik lambaları çoğu yerde rastlamadığımız şeyler.
Ana caddelerde yol boyunca yürünebiliyor. Fakat ana caddeleri Türkiye’deki gibi hayal etmeyin. Ancak iki aracın gidip dönebileceği boyutta, çok dar kaldırımları olan küçük caddecikler buranın ana caddeleri.

Diğer ara yollarda araba pek yok. Yürüyen insan da pek göremiyorsunuz. Bahsettiğim uygulamalar ile motor taksileri kullanıyorsunuz. Bir tuşla geliyor, haritada işaretlediğiniz yere sizi bırakıyor. ödemeyi de kartınızdan otomatik çekiyor ve çok ucuz. Ne yol tarif etmekle ne de para işleriyle uğraşıyorsunuz. Çok da eğlenceli. Hiç korkutucu değil, merak etmeyin. Max 40’la gittiklerine şahit oldum.
Bir de burada ilk defa motor trafiği denen bir şeye şahit oldum. Araba ya da yaya yok, sadece motorlardan oluşan bir trafik. Çok ilginçti.

CANGGU'DA HAYAT
Bu gerçekle yüzleştikten sonra sahile gitmek için yürümek yerine ilk motorumu çağırdım. Canggu içindeki yolculuklar genelde 20-30 TL tutuyor. Sahil, yürüyüş yapmak için en ideal nokta sanırım. Özellikle gün batımı inanılmaz. Akşam yürüyüşlerinizi gün batımına getirirseniz inanılmaz bir gökyüzü sizi bekliyor olacak.
Diğer saatlerde yürüyüş biraz zor. Sıcakta imkansız. Biz mayıs ortasında geldik, yani burada iyi sezon başladı. Fakat iyi sezonu bile Türkiye’deki yaz gibi. Sıcak ya da yağışlı sezonu hayal bile edemiyorum. Bu arada tropik iklim alıştığımızın dışında çok sürprizli. Bir anda fırtınalar kopmaya başlayıp yağmurdan yollar sel olurken 1 saat sonra mis gibi güneş ve sıcak tekrar geri gelmiş oluyor. Yağmur başladığında şu anki kurla yaklaşık 50-100 TL’ye etrafta satılan basit yağmurlukları kolayca bulabiliyorsunuz.

Devam edecek olursak sahile geldiğimizde Bali’yle ilgili kafamdaki kalıplardan biri daha kırıldı. Daha salaş, yazlık kıyafetler giyen insanlar beklerken sadece spor kıyafeti ya da bikini giymiş insanlar vardı sabah. Saat henüz 7 olmasına rağmen sörfçüler sörfüne başlamış, insanlar spora gitmeden önce kahvelerini yudumluyor ya da koşuyorlardı. Gün burada gerçekten erken başlıyordu.
Bu biraz Canggu’ya özel olabilir diye düşünüyorum. Adanın farklı bölgelerinde farklı tarzda insanlar var gibiydi. Canggu eğlence hayatıyla öne çıkmış gibi gözüküyor dışarıdan bakınca. Fakat arkadaşım burada yaşadığı için biraz daha derinden deneyimleme şansımız oldu.

BALİNİN DİĞER YÜZLERİ : UBUD & ULUWATU & DENPASAR
Şöyle anlatabilirim aslında, Bali denince bence en çok bilinen yer Ubud. Aşırı doğayla iç içe gördüğünüz o Airbnb’ler genelde Ubud tarzı gibi. Balayı için bol bol tercih edildiğini tahmin ediyorum. Gerçekten çok hoşlar.
Bu bölgeye gelen insanlar biraz daha yoga yapan, spiritüel tarafı daha güçlü, biraz daha hippi tipler. Kafelere girerken ayakkabılar çıkarıp salaş kıyafetler giyen insanlar.
Canggu ise bahsettiğim spor kıyafetiyle gezen, sağlıklı yaşayan insanlarla dolu. Spor salonlarında biraz kompleks yapabilirsiniz. Gerçekten fitler. Canggu'nun Bir diğer yüzü de tabii ki eğlence hayatı. 20’lerinde burada olmak müthiş olurmuş.
Uluwatu’da ise kısa bir zaman geçirdik. Orası biraz daha nezih ve cool’du. Fiyatlar da daha yüksekti tabii. Canggu’daki kaostan sonra sakinliği insana iyi geliyordu. Genelde iyi plajlar ve sörfçüler burada.
Bu arada Türkiye’den gelen biri için Bali pek de yüzülecek yer değil. Denize ben hiç girmedim. En harika gözüken sahilde bile okyanusun dev dalgaları yüzmeyi hayli zorlaştırıyordur. Ama sörf denemek için harika bir yer. Ben çok istedim fakat yeni başlayanlar için uygun saatleri hocalar takip ediyor. Bunlar da gününe göre değişiyor. Bize uygun dalgaların olduğu saatler programımıza uyamadığı için bu planımızı ertelememiz gerekti. Biz bireysel bir hocayla görüştük fakat çok fazla grup dersi de mevcut.
Gelelim Denpasar’a. Denpasar, Bali'nin başkenti ve en büyük şehri. Tatil köylerinden farklı olarak burası daha çok bir şehir merkezi havasında. Kalabalık, yoğun trafikli ve daha az "tatil" ruhuna sahip. Yerel halkın büyük kısmı burada yaşıyor, dolayısıyla gündelik yaşam daha baskın. Turist olarak konaklamak için çok keyifli bir yer olduğunu söylemek zor
BALİ KÜLTÜRÜ, RİTÜELLERİ VE TAPINAKLARI
Bali’de gittiğimiz diğer bölgeler ise daha az kaotik, sakin yerlerdi. Her yerde genel yapı benziyor. Sokaklar tapınaklarla dolu öncelikle. İnanamayacağınız kadar çok tapınakla. Çünkü her evin kendine ait bir tapınağı olması yetmiyor, her sokakta, mahallede daha büyük tapınaklar da bulunuyor.
Sürekli bir ritüel halindeler. Biz geldiğimizde Galungan bitmiş olduğu için sokakta hala süslemeleri mevcuttu. İyiliğin kötülüğe karşı zaferini kutlamak için yaptıkları bir ritüelmiş. Bambudan yapılan, ucu aşağı sarkan süslemeleri her yerdeydi. Tanrılarına şükran sunumu için yapılan bir şeymiş.
Evler hep alçak. Bu çok hoş. Adanın boyutu İstanbul kadar ve gerçekten çok dolu, fakat yüksek binalar olmaması, yeşilin içinde olmak o kadar farklı hissettiriyor ki. Yerli birine sorduğumuzda tapınaklarından daha yüksek evler yapmak istemedikleri için evlerin alçak olduğunu söylemişti.
Endonezya normalde Müslüman bir halk. Fakat Bali Endonezya’ya bağlı olsada pek alakası var gibi gözükmüyordu. Kendine özgü bir Hinduizm inancı vardı. Bu inançları gereği her yerde ama her yerde tanrılarına şükran sunmak için hazırladıkları Canang Sari’ler vardı. Evlerin girişlerine, yollara ve birçok yere koyup gün içinde de yeniliyorlar anladığım kadarıyla. İçinde 4 ana Hindu tanrısını sembolize eden 4 renk çiçek, yaşamın sembolü olarak pirinç, şükran göstergesi olarak biraz yiyecek (genelde kraker ve bisküvi gibi şeyler gördüm), dualarının yükselmesi için de bir tütsü oluyor.
Yerel kıyafetli pek insan görmedim. Gördüğüm birkaç örneği ağaşıdaki fotoğraflarda bulabilirsiniz.
Ada çok ilginç. Bir yandan bir kültürün tam ortasındasınız, diğer yandan bir tatil köyünde gibisiniz.
Adayla ilgili sevdiğim ve mantıklı bulduğum bir diğer şey de yabancıları çalıştırmak ve yabancılara arsa, ev satılmasının yasak olmasıydı. Sadece 20-30 yıl gibi çok uzun süreli kiralamalar yapabilirsiniz. Yani bir nevi kendi halkını koruyor. Bu kurallar olmasa muhtemelen Bali kültürünü bu kadar görme şansımız olmazdı.
Tüm çalışanlar yerli. Genelde turistik yerlerde fiyatlar onlar için yüksek olduğundan burada yaşamıyorlar. Sadece hizmet sunmak için buradalar ve ülkedeki bu eşitsizlik onları pek rahatsız ediyor gibi değil. Gerçekten çok nazik ve güler yüzlü insanlar. Gelirlerini bu şekilde karşılayabildikleri için şimdilik memnun gibiler. Tabii adanın hızla büyümesi, her yerde durmaksızın yapılan evler ve oteller onları da korkutuyor.
BALİDE BİR YABANCI OLARAK OLARAK HAYAT & YEMEKLER
Bir diğer açıdan da dünyanın her yerinden yabancılar o kadar fazla ki yemek kültürü de ona göre şekillenmiş gibi. Her yer çok güzel, çok şık restoranlarla dolu. Tüm dünya lezzetlerine ulaşabiliyorsunuz. Hatta en az yerel yiyeceklere ulaşıyor olabilirsiniz. Zaten dışarıda yeme olayı çok yaygın.
Bali’de yaşamak aslında koca bir otelin içinde yaşıyormuşsunuz gibi. Herkes dışarıda yemek yiyor, çamaşırlarını yıkatıyor, ev temizlik hizmeti kiralanan evin içinde geliyor. Çoğu kişi eşyalı evleri tercih ediyor ve bu sayede eşya almak, taşımak ya da yenilemek gibi işlerle uğraşmak zorunda kalmıyor.
Konaklama, Bali’de en masraflı kalem gibi görünse de, faturalarla uğraşmamak, haftada 1-2 kez temizlenen bir evde yaşamak gibi avantajları düşününce Türkiye ile kıyaslandığında daha ekonomik bile olabilir.
Bizim alıştığımız tipte bir ev bulmak ise zorlayıcıydı. Çünkü burada Airbnb, insanların evlerini kiraya verdiği bir platformdan ziyade, çoğunlukla guest house’lardan oluşan bir sistem gibi çalışıyor. Yani aslında bir otel odası seçiyorsunuz. Uzun süreli konakladığımız için içinde koltuk olan bir ev arıyorduk ama bunu başaramadık. En sonunda ortak alanında koltuk bulunan bir guest house tercih ettik.
Dışarıdan hizmet alarak yaşamak o kadar yerleşmiş ki, marketlerde gezerken bile bunu fark ettim. Örneğin çamaşır deterjanlarının boyutu, Türkiye’de satılanların neredeyse dörtte biri kadardı, çünkü evde çamaşır yıkayan neredeyse yok.
Dışarıda yemek yemek, hele de güzel yerlerde, bazen evde yapmaktan bile daha ucuz. En lüks restoranlar da dahil olmak üzere dışarıda yemek fiyatları genel olarak 75–130 rupi (yaklaşık 170–300 TL) aralığındaydı. Yerel yemeklerse çok daha uygundu. Buna karşın, meyve ve sebzelerin fiyatı oldukça yüksekti.
Bali’de vejetaryen ve veganlar için ise tam anlamıyla bir cennet var. Seçenekler inanılmaz fazla. Bu, hem Hinduizmin etkisinden hem de adaya gelen ziyaretçilerin tercihinden kaynaklanıyor olabilir.
Her gün farklı yerlerden, farklı lezzetler denedim. Sadece vegan olan mekanların menüleri bile o kadar genişti ki karar vermekte zorlandım. Ve yediğim her şey gerçekten çok lezzetliydi.

Tempeyi Türkiye’de hiç sevemesem de buranın ana yemeklerindenmiş ve çok daha iyi yapılmış. Neredeyse hergün yedik.
Onun dışında tropik meyvelerin de bolluğu ile bol bol avokadolu tostlar ve bowl’lar yedik. Özleyeceğim.

ŞEHİR YERLEŞİMİ
Özlemeyeceğim bir şey varsa o da yürüyememek olacak. Gittiğim her yerde benzer yerleşim şeklini gördüm: upuzun ana caddeler ve o caddelerden dallanan ara sokaklar. Bu ana caddeler nadir olarak aralardan birbirine bağlanıyor. Yaşadıkça bu yerleşmenin dikey uzanan derelerden, nehirlerden kaynaklandığını düşündüm. Derelerin arasına yerleşimler kurulmuş. Hoşuma giden ise küçücük derelerin bile doldurulmamış ve üzerinden küçük köprülerle geçiş sağlanmış olmasıydı. Koca mahalleleri ayıran şey bir bakıyorsunuz küçük derecikler. Doğaya saygılı bir şekilde çözümler bulmuşlar.
Dediğim gibi bu dikey uzun ana sokaklarda bir miktar yürüme şansınız var fakat kaldırımlar dar olduğundan çok konforlu değil.
Sokaklarda yürüyemeyen halk ise kendini spora vermiş. Özellikle de bahsettiğim gibi Canggu’da durum böyle. Aslında ben Ubud’u daha çok seveceğime emin gibiydim. Ama ilginç bir şekilde, yaşayınca Canggu çok daha iyi geldi. Ubud insanı biraz daraltıyor nedense. Arkadaşım, çoğu kişinin benzer hissettiğini söyledi.
CLASS PASS İLE BALİ'DEKİ SPOR HAYATI
Canggu’dayken biz de buradaki düzene ayak uydurduk ve spora gitmeye çalıştık. Bunun için Türkiye’de pek bilinmeyen bir app kullandık. ClassPass isimli bir app ile tek bir yere üyelik yapmanıza gerek olmadan, uygulamaya üye her türlü salona girebiliyorsunuz. Her girişinizde bakiyenizden düşüyor. Tek üyelikle onlarca yere üyeymişsiniz gibi. İlk 2 hafta ise verdiği bedava bakiyelerle ücretsiz oluyor diyebilirim. Bu şekilde ben yoga, dans, fitness gibi farklı şeylere katılabildim. Bali’deki yaşam tarzına uyum sağlamak istiyorsanız yanınıza spor kıyafetlerinizi almanız şart. Sağlıklı beslenmek, spor yapmak buranın normali.
Uygulamaya üye olursanız spa ve masaj merkezleri, bakım yerleri de aktifleşiyor. Değerlendirebilirsiniz.
Bali’de popüler olan bir şey de masaj. Çok hoş masaj yerleri mevcut. Geldiğimiz gün arkadaşlarımız bize hediye olarak eve kendi masörlerini çağırmışlardı. Kulağa lüks gelse de burada gerçekten çok ulaşılabilir bir hizmet.

TURİSTİK GEZİ ROTALARI VE ÖNERİLER
İlk birkaç gün turistik noktaları keşfetmeye karar verdik ve ilk rotamız Nusa Penida Adası oldu. Hızlı bot biletini online da önden alırsan daha uygun fiyata alabiliyorsun. Online’da 45 dk önce orada olup check-in yapmanız söyleniyor. Fakat hiç dakik bir sistemleri yok. Gelirken de giderken de son anda gelenler bile bindi ve geç kalktı. Mideniz sağlam değilse zor bir yolculuk olacağı konusunda uyarayım.

Adada önceden ayarladığımız şoförümüz bizi karşıladı.
Gideceğiniz yerlere bilet gerekiyor mu diye önden bakmanızı ve almanızı tavsiye ederim. Hem fiyatlar çok daha uygun oluyor hem de son ana bırakırsanız bitebiliyor. Örneğin Uluwatu Tapınağı’ndaki Kecak Dansı için ya da Nusa Penida feribotu için önden bilet almanız önemli.
Katıldığınız etkinlik, kurs ya da aktivitelerde grup olarak yapıp sosyalleşmeyi tercih edebilirsiniz. Ya da aynı fiyata bireysel tercihler yapabilirsiniz. Örneğin Nusa Penida Adası’na internetten bir tur bulup gitmek yerine Google Maps’ten bir şoför bulduk ve aynı fiyata bizi gezdirdi. Şoförler genelde rehberlik hizmeti de verip sizi yönlendiriyor. Ayrıca uygun fiyatlara şoför bulabilirsiniz burada. Adayı şoförle gezmek mantıklı bir seçenek. Canggu’da yaşarken kesinlikle önermem, fakat civardaki turistik noktalara biz de bu şekilde şoförler tutarak gittik.
Nusa Penida’da iki ayrı rota var: doğu ve batı olarak. Tek günlük bir tur yapacaksanız genelde batı daha yakın olduğu için batı tercih edilmiş gibi. Bir de plajlar bu rotadaymış. Biz ise hem plajlarla pek ilgilenmediğimizden hem de daha çok ilgimizi çeken yerler olduğundan kendimize özel bir rota yaptık. İlk Kelingking Beach’e gittik ve açıkçası en çok burada eğlendik. Plaja inmenin bu kadar zor olacağı aklımın ucundan bile geçmedi. Bence oldukça tehlikeli ve pek turistik bir aktivite değildi. Fakat uzun bir yol aldıktan sonra geri dönmek istemeyip sonuna kadar indik. Geri dönüş gerçekten bir dağ tırmanışı gibiydi diyebilirim. İnerken sürekli "buradan nasıl döneceğiz" diye vazgeçmenin eşiğinde indik. Tabii karşılayan manzara muhteşemdi. Dönüş ise gerçekten de sandığım kadar zor olmadı. Maceracı ruhu olanların keyif alabileceği bir aktivite diyebilirim. İnmek yaklaşık 30-40 dk sürüyor, bunu da paylaşayım.
Sonraki gezdiğimiz yerler de güzel doğa manzaralarıydı fakat gerçekten hem çok kötü yollar hem de uzak mesafeler biraz insanı yoruyor. Zamanın çoğu arabada geçti diyebilirim. Buna göre daha kısa rotalarla bir plan oluşturabilirsiniz. Ayrıca adada düzgün yemek yiyecek pek yer yok. Yanınıza sandviç almayı düşünebilirsiniz.
Bir başka gün ise Bali'nin diğer bölgelerini gezmeye başladık. Bali’deyseniz popüler pirinç tarlaları mevcut, onları görmeniz şart! Biz Banyumala’ya gittik.
Aslında en popüler olan değil fakat araştırmalarım sonucu burada en güzel olanlar her zaman en popüler olanlar olmuyor. Ben olabilecek en güzel ve daha az turistik yerleri tercih etmeye çalıştım. Fotoğraf çekmek için sıra beklemek pek bizim gezi tarzımıza uygun değil. Fakat güzel Instagram pozları için diğer popüler yerleri de tercih edebilirsiniz. Biz gittiğimizde yine bir tropik yağmur başladı. Pirinç Tarlaları manzarasına karşı bir restoranda azalmasını bekledik. Sonra etrafta satılan yağmurluklardan alıp pirinç tarlalarının içlerine daldık.
Buraya giderken Handara Gate yolunuzun üstünde. Bali’nin ikonik fotoğraflarından biri haline gelmiş bu kapı, aslında sanıldığı gibi tarihi bir yapı değil. Baktığınızda, bir golf kulübünün giriş kapısını alıp turistik bir durağa çevirmişler. Yani kültürel ya da dini bir anlamı yok.
Yine de mimarisi Bali’nin geleneksel tarzını yansıttığı için fotoğraflarda çok etkileyici duruyor ve birçok kişi, sadece o ünlü kareyi çekebilmek için buraya uğruyor.
Bizim için çok anlamlı bir nokta olmadığından uğramadık. Ama Bali’ye gelen birçok kişi bu kapıyı bir sembol olarak gördüğünden, siz fotoğraf çekilmek isteyebilirsiniz.
Bir başka rotamız adadaki şelalelerdi. Onlardan da en popüler olanları Gitgit ve Nungnung’du. Biz Banyumala’ya gittik. Keyifliydi. Fotoğraflarına bakıp, araştırıp kendinize uygun olanı seçebilirsiniz. Hepsinin ayrı güzelliği var.
Birçok güzel tapınak da var Bali’de. Aslında mimari açıdan çoğu birbirine oldukça benziyor. Bu yüzden adadaki tüm ünlü tapınakları gezmek yerine sadece birkaç tanesini seçmeyi tercih ettik. Aralarından en çok etkilendiğimiz ise Pura Ulun Danu Tapınağı oldu. Göl kenarındaki konumu ve sunduğu manzara gerçekten büyüleyiciydi.

Uluwatu Tapınağı ise sonrasında Kecak dansını izlemek için güzel bir plan oldu. Hindu destanı Ramayana’yı anlatıyor bu dans. Adada farklı yerlerde de izleyebilirsiniz. Fakat eğer şanslıysanız, burada dans esnasında güzel bir gün batımı da yakalayabilirsiniz.
İlk başladığında garipsiyorsunuz çünkü gösteride müzik yok. Müziği oluşturan onlarca erkeğin çıkardığı “takatakataka” sesleri.
Farklı birçok güzel tapınak daha var. Eğer ilginizi çekerse biraz araştırmayla ulaşabilirsiniz.
Ardından UNESCO koruma listesinde yer alan Penglipuran Köyü'ne gittik. Burası beni gerçekten içine çekti. Yine Bali’ye özgü, upuzun bir yol boyunca sağlı sollu sıralanmış yerel mimaride evler ve tapınaklarla çevrili bir köy. Ortamı son derece huzurlu ve estetikti.
Tüm evlerin girişi küçük hediyelik eşya dükkanları olarak kullanılıyor. İlk başta, buradaki insanların sadece çalışmak için bu alanda bulunduğunu sanmıştım. Fakat sonradan öğrendik ki bu evlerde gerçekten yaşıyorlar. O nedenle gezmek için bizim gibi bilmeden insanların evlerine dalmayın.
Bir başka gün ise Ubud’daki Maymun Ormanı’nı gezdik. Maymunlar, ne yapacakları pek belli olmayan hayvanlar oldukları için birçok insan için biraz korkutucu olabiliyor. Ama ben oldukça keyif aldım. Hem ormanın atmosferi çok huzurluydu hem de maymunların eğlenceli tavırları izlemeye değerdi. Hoş bir deneyim oldu.
Son olarak, Canggu’daki turistik alışveriş için hoş bir önerim var: La Brisa. Küçük bir pazar havası taşıyan bu mekan, alışveriş için keyifli bir atmosfer. Alışverişinizi tamamladıktan sonra arka kısımda yer alan restoran alanına da geçebilirsiniz.
Bali her ne kadar balayı adası olarak anılsa da bence herkesin kendine göre keyif alabileceği bir köşe bulabileceği, çok kendine has ve görülmeye değer bir ada. Benim saydıklarım bizim kendimize uygun bulduğumuz ve sevdiğimiz aktivitelerdi fakat çok daha fazlasını bulabileceğinize eminim. Size çok fazla imkan sunuyor. Hatta neden balayı adası olduğunu anlayamadım ben. Tekrar buraya geleceğime eminim.
TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE

Sokaklarında yürürken yerel bir ev, lüks bir kafe, ardından bir pirinç tarlası, sonra bir masaj salonu, spor merkezi ve tapınağı peş peşe görebileceğiniz bir başka şehir var mıdır dünyada bilmiyorum.
Özellikle halkını gerçekten sevdiğimi söyleyerek bitirmek istiyorum. Asyalılar o kadar yardımcı olmaya çalışıyor ki biz yardımsever bir kültürden geldiğimizi düşünürken bile bu iyiliklerinin nedenini sorgularken buluyoruz kendimizi. İnanılmaz güler yüzlü ve pozitifler. Sanırım Asya, favori rotalarımdan olacak bundan sonra.
CAFE & RESTORAN ÖNERİLERİ
Canggu
- Times Beach: Okyanus kenarında keyifli bir mekan, gün batımı için harika.
- Avocado Factory: Kahvaltı için
- Sloth: Menüde çoğu şeyi beğendim
- La Baracca: Güzel bir İtalyan restoranı
- I’m Vegan Babe: Bol seçenekli
- 7AM Bakers: Kahvaltıda goat sandwich favorim oldu!
- Ettore Gelato: Dondurma için en iyi durak.
- Woods Pererenan: Hoş bir akşam yemeği için şık bir restoran.
- Copenhagen: Kahvaltı içim
- Chai Ba (Hint Mutfağı): Mutlaka gidilmeli! Arkadaşımın Hintli eşinden tam puan alan bir öneri
Bizim seçimlerimiz:
Paneer Makhani
Paneer Tikka Masala
Butter Chik’n
Daal Makhani
Chilki Chik’n
Samosa Chaat (denediğim)
Yanına da enfes Hint ekmeklerini unutmayın
İçecek olarak da mango lassi!
- Touche: Kahvaltı için
- Brunch Club: Atmosfer hoş
- Zai Cafe
- Manggis: Veganlar için bol alternatifli
Uluwatu
- Mana Uluwatu Restaurant: Okyanus manzarası ve havuzuyla tüm günü geçirebileceğin, şık ve rahat bir mekân.
Ubud
- Sun Sun: Yerel lezzetler arayanlara birebir.
- Sayuri Healing Food: Hem kahvaltı hem akşam öğünleri için sağlıklı ve lezzetli.
- Zest: Hem atmosferi hem yemekleri güzel.
Eda Alkılıç
Zonedesing Founder& Designer










































































































Yorumlar