Tayland-Phuketten kültürel deneyimlerim
- Gulbu Tanrıverdi
- 20 Ağu 2024
- 10 dakikada okunur

Ekonomik sınıfta 11 saat uçmak gerçekten çok zordu. Sandaletlerimi giymiş yanıma çoraplarımı almıştım. Zaman zaman ayaklarımı altıma toplamış olsam da gerçekten çok zor bir yolculuktu. Tek iyi tarafı ise her koşulda kitap okuyabilme alışkanlığımın olmasıydı. Uzun yolculukta orta dörtlü koltuklarda gitmekte çok konforsuz. Bu bağlamda paraya kıyıp koltuk seçebilirsiniz. Biz kıymadık. Uçağın içi aşırı soğuktu. Dağıtılan battaniye ve yastık ile biraz ısınabildik. Çay, kahve ikramları boldu. İsteyenler için ücretsiz alkol ikramı da vardı Vejetaryen olmak ise biraz sıkıntılıydı çünkü ana yemeklerin hepsi etliydi. Öğünlerim pilav ve makarna oldu.


Uçakta cips ve baharatlı kuruyemiş servisi yapıldı. Hostesler aşırı ilgiliydi. Açıkcası bize nefes aldırmadılar. Başını ne yana çevirsen ne oldu diye koşa koşa biri geliyordu. Hostes sayısı oldukça fazlaydı. Kıyafetleri ise oldukça şıktı.

Singapur hava limanınında zaman geçirmeye çok heveslenmiştik. Çünkü tanıtım videolarında havalanında muhteşem bir görsel şölen vardı. Çok da anlatıldığı gibi değildi açıkcası Belki de biz göremedik. Yani beklentiyi yükseltmeyin derim.





Singapurdan aktarma yaptıktan sonra cam kenarında yolculuğa devam etmek iyi geldi bana. Manzara muhteşemdi. Hele insanların yaşamadığı yemyeşil adalar çok güzel görünüyorlardı. Bir tanesini diledim Tanrı'dan. Bakalım...



Yol arkadaşım sevgili Melike'ydi.
Nihayet ucağımız Phuket'e indi. Bizi yerel rehber karşıladı.
Asıl rehberimiz Levent bey 13 yıldır Tayland'da yaşayan bir Türk'tü. İlk söylediği şey burada herkesin kısa bir ismi var benimki de Leo. Ama telaffuzuna dikkat etmek gerekiyor dedi. Leeeeeoooo. Burada iletişim kazaları çok olur. Tek bir ses tonu kelimeye farklı bir anlam verir diye de ekledi. Kore dizileri sevenler varsa aranızda bilirler şu uzatmaları....haaaaaaaaahahaaaaaaaaa şeklinde!!!
Otobüs yolculuğumuz olmadığı için rehberimizle çok zaman geçirme fırsatımız olmadı. Ama anlattıkları dikkat çekiciydi. Orada kalmak için çok uğraş verdiğini ve kültürü tanımanın hayatını kolaylaştırdığı anlattı. Taylandlıların birbirine çok bağlı olduklarını vurguladı. Taylandlılar arasında selamlaşırken eğilerek selam vermek sizin o kültürü tanıdığınızı orada yaşayanlardan olduğunuzu düşündürebilir ki bu da sizin işinizi kolaylaştırır dedi. Bu minik ayrıntı kültürün gücünü gösteriyordu. Rehberimiz Tayland'da çok mutlu olduğunu, doğasını sevdiğini ve tüm zorluklara rağmen orada yaşamaya devam edeceğini vurguladı.
Taylan'da yapılacaklar arasında ilk sırada sanırım Taylı kadınların yaptığı muhteşem masajlar yer alıyor. Biz de önceliği bozmadık ve ilk önce masaj yaptırdık. İnanması zor gibi ancak üç saat aynı kadın hiç durmadan masaj yapıyor. Tepeden tırnağa bir masajı bir de doğanın içinde, tütsü kokuları ve müzik eşliğinde yaptırdığınızı düşünün. Sanırım hayatımda yaptırdığım en iyi masajdı. Yerini buradan yazmıyorum çünkü rehberimiz buranın gizli kalmasını istedi. Ücret 75 dolardı. Bir kez daha neden gidersin Tayland'a derseniz kesinlikle masaj derim. Masaj yaptırmadan asla dönmeyin derim. Herkes uyudu. Hatta bazıları horlamaya başladı. Melikecim de uyuyanlar arasındaydı. Ben ise cin gibi etrafı izledim. Bir de ne göreyim masaj yaptırdığımız yerin tepesinde bir akrep:))




Bu arada sokaklar masajcılarla dolu. Fiyatlar değişiyor. Ancak hijyenik ve güvenli masaj alanları için bir bilene sormanız yararlı olacaktır. Dışardan bakınca aslında bir fikir de edinebiliyorsunuz. Bir başka gün ayak masajı yaptırdık. Yarım saati 250 Baht. Bacağı da kapsayan bir masaj. Müzik, tütsü aynı olmasa da temiz ve güzel bir ortamdı.



Otelimiz Andakira Phuket adasının en popüler tatil bölgelerinden biri olan Patong'daydı. Patong 3,5 km uzunluğundaki beyaz kumlarıyla ünlü bir plaja sahipti. Gece hayatı da bu bölgedeydi. Açıkçası gece hayatı zerre kadar umurumda değildi. Tek derdim farklı bir kültürde olmak ve burada geleneksel kültüre dair bir şeyler görmekti.
Phuket'te pazarları gezmenizi öneririm. Muhteşem pazarları var. Biz kaldığımız otelin yakınındaki gece pazarı ile başladık gezmeye. Pazarda daha önce hiç görmediğim çok sayıda farklı meyve gördüm. Daha sonra bunların hepsini denemeye çalıştım. Açıkcası duryan dışındakileri sevdim. Duryan biraz mango biraz kavun tadında. Ama farklı bir kokusu var. Zaten otel odalarına sokmak yasak. Kokusu birkaç gün ağzınızda kalıyor. Ama denemeseydim hep merak edecektim. Ancak itiraf etmeliyim duryan cipsi yediğim en güzel cipsti. Yağsız tuzsuz ama tadı muhteşemdi. Buraya duryan fotoğraflarını ekliyorum merak edenler için. Ayrıca mısırı da deneyin lütfen. Ben çok minik denedim ancak tadını beğeneceksiniz.


Önyargıları olanlar için yazıyorum kedi, köpek, yılan börtü böcek yemiyorlar burada. Domuz ve ördek eti yaygın. Deniz ürünleri seviyorsanız sizler için cennet burası.
Unutmadan Türk restoranları da var. Hatta döner de. Ben farklı yerlere gidince kendi mutfağımızdan farklı bir şeyler yemeyi tercih ediyorum. Ancak Türk restoranına giden gruptan arkadaşlar oldukça memnun olduklarını söylediler. Yani yemekten yana hiçbir sıkıntı yaşamazsınız. Benim için vejetaryen olmak Hindistan'da daha konforluydu ama burada da bir zorluk yaşamadım. Her ne kadar hayatımda yediğim en berbat vegan burgeri burada yemiş olsam da... Yer ve tercihim kötüydü diyeyim.
Meşhur Patong plajına işlek caddelerden yürüyerek varabilirsiniz. Gecesi ve gündüzü ayrı güzel. Harman yeri misali:)) Dönerken acıktık ve sokak satıcısına meşhur muz krepi yaptırdık. Çok yağlıydı ve sanırım yol yorgunluğu ile yiyemedik. Ama tadı güzeldi. deneyin derim. Ben oralara gitmeden de muzu pişirip, kızartıp, hamura sarıp sarmaladığım çok olmuştur.








Meşhur Patang caddesi gece oldukça hareketliydi. Masaj ve eğlence ortamlarına müşteri çekmeye çalışan kadınlar ve erkekler vardı. Herkes sanki görsel şölenin parçasıydı. Rahatsızlık duyulacak bir ortam değildi. Çünkü sizin varlığınız orada kimsenin dikkatini çekmiyor. Özgürce dolaşabilirsiniz. Altı yaprak olan yerlerde Mariana satılıyormuş. Bu ülkede uyuşturucu serbest. Hatta turistler için bu çekiciliği de artırıyormuş. Ben hiç sarhoş görmedim, tuhaf bir davranışa da tanık olmadım açıkçası.

Lady boy (transseksüeller) olmak normalleştirilmiş. Kırmızı rujlu genç erkekler her yerde. Hatta rehber güzel olanlar daha çok lady boylardır demişti. Bu terimi ilk defa bu kadar sıradan kullanıldığına tanık oldum. Kültürel çeşitlilik bu olsa gerek. Toy boylardan bahsedince rehber onlarda dikkatimi çekmeye başladı. Erkek gibi davranan kadınlardı bunlar. Yani cinsiyet kimliği caddede biraz çeşitliydi.
Puhuket'e gittiğinizde gitmeniz gereken yerlerden biri James Bond adası. James Bond Adası, Tayland'ın Phang Nga Körfezi'nde bulunan ve aslında Ko Tapu (Tapu Adası) adı verilen bir ada. Adanın "James Bond Adası" olarak bilinmesinin sebebi, 1974 yapımı The Man with the Golden Gun (Altın Tabancalı Adam) adlı James Bond filminde önemli bir sahnenin burada çekilmiş olması Bu filmden sonra ada, dünya çapında tanınmış ve turistik bir cazibe merkezi haline gelmiş. Ada, dikey olarak yükselen kireçtaşı kayalıklarıyla ve çevresindeki zengin doğal güzelliklerle dikkat çekmekte. Phang Nga Körfezi'ndeki diğer adalarla birlikte, burası bir deniz parkı olarak korunmakta.






Bu turda benim en çok merak ettiğim yer Panyee köyüydü. Panyee Köyü, Tayland'ın Phang Nga bölgesinde, denizin ortasında yer alan bir yüzen köydü. Bu köy, özellikle deniz üzerinde inşa edilmiş yapıları ve balıkçı topluluğu ile tanınıyor. Köy, kayalık bir ada olan Ko Panyee'nin etrafında yer almış ve neredeyse tamamen deniz üzerinde inşa edilmiş. Evler, restoranlar, okullar ve hatta bir futbol sahası deniz üzerindeki ahşap iskeleler ve kazıklar üzerine kurulmuş. Panyee Köyü'nün en ünlü özelliklerinden biri de bu yüzen futbol sahası. Bu saha, köyün sembolik bir yapısı haline gelmiş ve Panyee FC adlı yerel futbol takımının doğmasına neden olmuş. Panyee FC, Tayland'daki gençlik futbol turnuvalarında büyük başarılar elde etmiş. Panyee Köyü'nün nüfusu çoğunlukla Müslüman ve köyün ekonomisi balıkçılık ve turizme dayanmaktaymış. Balıkçılık, yüzyıllardır köy halkının ana geçim kaynağı olmuş.
Bu köyde yemek molası verdik. Sağanak yağışta adayı dolaştık. Futbol sahasını ve köy okulunu ziyaret ettik. Düşünün o adada doğup, büyüyüp hiçbir farklı yeri görmeden ölenler de vardır Doğuyorsun ve evinin her tarafı sularla kaplı. Deniz ürünleriyle besleniyorsun. Belki de kara üzerine ilk inşa edilmiş evi gören çocuk hayatının şokunu yaşamıştır.





Sonrasında Naka adasına gittik. Naka Adası, Tayland'ın Phuket adasının yakınlarında, Andaman Denizi'nde yer alan bir ada. Bu ada, özellikle konforlu ve lüks bir tatil arayanlar için popüler bir yer olabilir. Naka Adası, beyaz kumlu plajları, berrak turkuaz suları ve çevresini saran yemyeşil tropikal bitki örtüsü ile doğal bir cennet gibiydi. Ada, hem dinlenmek hem de doğayla iç içe bir tatil yapmak isteyenler için ideal. Burada denize girerek ve birşeyler içerek zaman geçirdik. Biraz pahalı bir ada. İki içeçek 750 baht. Aynı iki içeceği pazarda 120 bahta alabilirsiniz. Ama yer önemli.

Old Town'daki meşhur gece pazarına mutlaka gidin derim. Yaklaşık üç saati orada geçirdik. İsterseniz daha fazlada kalınabilir fakat saat 10.00'da kapanıyor. "Old Town Gece Pazarı," Phuket Old Town bölgesinde her hafta sonu kurulan popüler bir pazar. Özellikle yerel kültürü, sokak yemeklerini ve el sanatlarını deneyimlemek isteyen ziyaretçiler için cazip bir yer. Pazarda, Tayland mutfağının en sevilen sokak yemeklerinden birçok örnek bulabilirsiniz. Mango sticky rice, papaya salatası, taze deniz ürünleri ve daha pek çok yerel lezzet burada satılıyor. Pazarda, yerel zanaatkarlar tarafından yapılan el yapımı ürünler, takılar, kıyafetler, çantalar ve hediyelik eşyalar da satılmakta. Bu da pazarı, benzersiz ve otantik ürünler bulmak için ideal bir yer haline getiriyor. Old Town Gece Pazarı, sadece alışveriş değil, aynı zamanda eğlence ve kültürel deneyimi sunuyor. Pazarda sokak müzisyenleri, canlı performanslar ve geleneksel Tayland dans gösterileri gibi etkinlikler bulabilirsiniz. Bu, ziyaretçilere Tayland kültürünü daha yakından tanıma fırsatı veriyor. En sevdiğimden:))
Pazar, Sino-Portekiz tarzı binalarının bulunduğu sokaklarda kurulmuş. Bu binaların renkli cepheleri ve tarihi dokusu, pazara benzersiz bir atmosfer katmış. Ziyaretçiler, alışveriş yaparken aynı zamanda bölgenin mimari güzelliklerini de keşfedebilir. Pazarda alışveriş yaparken yerel halkla doğrudan iletişim kurma fırsatı da bulabilirsiniz. Pazarlık yapmak yaygın ve bunun da alışverişi daha interaktif ve eğlenceli hale getirdiği söylenebilir. Hele benim gibi pazarlık yapma konusunda hiçbir yeteneğiniz yoksa...
Gece Pazarı'nın kurulduğu yer Çin mimarisinin belirgin izlerini de taşıyor. Bölgedeki binalar, genellikle 19. yüzyılda Phuket'e yerleşen Çinli göçmenler ile Portekizli tüccarların etkisiyle Çin mimarisi ile Avrupa tarzı mimarinin birleşiminden oluşmuş. Pazarda ve çevresinde, Çin stilinde inşa edilmiş tapınaklar ve dükkanlar da bulunuyor. Bu tapınaklar, özellikle Phuket'teki Çin kökenli toplulukların ibadet yerleri olarak biliniyor.





Kızarmış ördekler...


Gece pazarındaki sokak gösterileri, sokak sanatçıları da muhteşemdi.


Puhuket'e giderseniz tapınakları mutlaka ziyaret edin. Keşke tapınaklara turlarda daha fazla zaman ayrılsa. Oralar beni çok daha fazla cezbediyor. Öncelikle Nakkerd tepesindeki 45 metre uzunluğundaki Big Buddha. Büyük Buda'da Tac Mahal gibi mermerden yapılmış. Bu da ona gerçekten etkileyici bir görüntü veriyor. Hala bazı yerlerinde inşaat devam ediyor, yirmi yılda neden bitmemiş anlaşılır değil.... Nakkerd tepesinden şehrin görüntüsü de harikaydı.






Buda ölmeden heykellere karşı çıkmış. Hinduizmdeki heykelleri eleştirmiş. Ama öldükten sonra en büyük heykeller kendisi için yaptırılmış. Bu hep bana ilginç gelmiştir.
Big Buda'nın hemen ön tarafında isteyenler için kısa meditasyonlar yaptırılıyordu. Vakit az olduğu için maalesef biz yapamadık.
Araçlarımızın parkettiği alanlardaki maymunların minik gösterileri ise bizi kahkahaya boğdu. Melike ise bu gösteriyi hiç sevmedi:))
Maymunlar birazcık hırsız, birazcık saldırgandı. Kimin elinde ne varsa hemen atlıyorlardı. Aralarındaki kavga ise korkunçtu. Birinin boynu yara bere içindeydi. Bu arada bize şov yapıyorlardı.



Tapınak ziyareti demişken Wat Chalong tapınağına da mutlaka gidin. Wat Chalong, Phuket'in en büyük ve en kutsal Budist tapınağı. Tapınağın 60 metre yüksekliğindeki pagodası, Buddha'nın kemik kalıntılarından bir parça barındırdığına inanıldığı için büyük saygı görmekteymiş. Wat Chalong, Tayland kültürünü ve Budist inancını keşfetmek isteyenler için önemli bir ibadet ve ziyaret yeri olarak görülmektedir.










Puhuket alış veriş için de size onlarca seçenek sunar. Bunlardan birisi de Puhuket'in en büyük alışveriş merkezi Central Park'tı. Bir kat tamamen yerel mutfak ve yerel ürünleri içeriyordu.
Buradaki yerel tatlar ve markalardan hediyeler aldık. Kurutulmuş meyveler, çaylar, kumaşlar, sokak lezzetleri burada da yer bulmuştu. Buraya eklediğim fotoğraflardaki her bir meyvenin adını yazmadım. Ancak bir kısmı ülkemizde olmayan meyveler.





Otelde kahvaltıda tek çeşit bir peynir vardı. Ancak çok çeşitli peynirleri marketlerden bulabilirsiniz. Yanınıza yiyecek getirmenize hiç gerek yok.



Puhukette yapılması gereken bir başka aktivite Phi Phi adalarına gitmek. Marinadan teknemiz hızlı bir kalkış yaptı ve biz de cesaret göstererek tüm uyarıları hiçe sayarak önde oturduk. Güneşten kavrulacağımız kesindi ama bu heyecanı da yaşamak istedik. Tekne havalandıkça görevli gelip bize her seferinde açıklama yaptı. En sonunda baktı ki kararlıyız, vazgeçti uyarmaktan.
Yanımızda bir de Polonyalı turist vardı. Nedense bana neandertalleri hatırlattı. Bu kadar benzerlik gerçekten mümkün müydü? Üçümüz birlikte önde rahat rahat yolculuğun tadını çıkardık. Kömür gibi olduk. Ama keyifliydi hem de çok. İlk önce adaların civarında durduk. Herkes atladı. Benim girmemle çıkmam bir oldu. O muhteşem deniz çöp doluydu. Ancak deniz yemyeşildi.



Sonrasında Phi Phi don adasına gittik. Adanın büyüleyici doğal güzellikleri, kristal berraklığında suları ve tropikal bitki örtüsü, onu Tayland'ın en popüler turistik destinasyonlarından biri haline getirmiş. Phi Phi Don Adası, Tayland'ın Andaman Denizi'nde bulunan ve Phi Phi Adaları'nın en büyüğü olan bir ada. Adanın en önemli özelliklerinden biri, Phi Phi Leh gibi diğer küçük adaların aksine, burada yerleşim ve turizm altyapısının bulunmasıymış. Yemeğimizi bu arada burada yedik. Biraz acı sosla makarna yiyebildim. Deniz ürünleri yiyenler burada da bayram etti. Turun içinde verilen yemeklerin hiçbirini yiyemediğimi söylemeliyim. Hatta vejetaryenim diye bana ayrıca yemekler geldi. Bu konuda oldukça da duyarlıydılar. Ama iştahsızlık denen şey beni tatların cenneti Tayland'da yakaladı.
Kızımın markası zonedesing tasarımları her zaman yanımdaydı. Açıkcası kitap ve ajandam olmadan asla yolculuk yapmam. Elbetteki tüm ajandalarım da kızım tarafından tasarlanmış ajandalar. Kızımın deyimiyle çocuklarının markalarını her yere taşıyan örnek anne:))

Viking adasını şöyle bir gördük. Maya Bay'da rehberin söylediğine göre bir yıllığına kapatılmış. Maya Bay Adası, Tayland’ın Phuket adasına bağlı Ko Phi Phi Adası’nda yer alan ünlü bir plaj. 2000 yılında Leonardo DiCaprio'nun başrolünde olduğu "The Beach" filmi burada çekilmiş. Film, adanın doğal güzelliklerini ve izole plajını öne çıkarmış. Filmi izlemiştim. Açıkçası büyük hayal kırıklığı oldu benim için. Film ve turistik ilgi sonrasında ciddi bir koruma altına alınmış.
Oraya kadar gitmişken kaplanları görmek, fillerle gezintiye çıkmak isteyebilirsiniz. Aslında daha önce fil safarisine katılmıştım. Açıkcası bu kez böyle bir tura katıldığım için çok pişman oldum. Filler üzerine sandalyeleri yerleştirmeden önce çok fazla süngerler yerleştirmişlerdi. Sahipleri ile fillerin iletişimleri çok iyiydi. Fillere verilecek yiyecekleri de kazanç kapısına çevirmişlerdi ama olsun filler yiyecek verildiği için çok mutluydular. Herkes bu işte mutluydu. Kazanan tarafta filleri saymalı mıyım emin olamadım.

Patong plajında yüzmeden dönmek olmazdı.
Patong pilajı denize girmek için fazlaca dalgalıydı. Ama yine de girdik. Yaklaşık 3-3.5 km uzunluğundaki bu plaj su sporları için de tercih edilen bir yer.
Bir çılgınlık yapıp deniz paraşütüne binmek istedim. Melike de başta biraz tedirgin olsa da son anda karar verdi. Bence güzel bir deneyimdi ama çok kısaydı. Bir kez daha kesinlikle binmek istiyorum. Belki daha fazlasını da deneyebilirim.


Patong plajındaki genç "vlatua" hayranı çıktı:)))




Oraya kadar gitmişken Guinness Dünya Rekorları'na girmiş "Fantasea Showu" izlemeden dönmeyin. Özellikle şovun etkileyici prodüksiyonu, büyük ölçekli sahne düzenlemeleri ve renkli kostümleri ile dikkat çekici
Tayland kültürünü ve mitolojisini anlatan bu şovun yapıldığı alanda bizi geleneksel kıyafetlerle karşıladılar. Önce bizi devasa bir yemek alanına götürdüler. Yemek salonunda rehberimiz bize yemekleri tanıttı.

Son gün tüm geleneksel yemekleri tadımlıkta olsa denedim. Sonra farklı bir salona aldılar. Biletlerimizde belirtilen yerlere oturduk ve muhteşem şov başladı. Eğer bu şov ise benim daha önce izlediklerim neydi!!!!
Sahne denize dönüşüyor, kano, inek, koyun geçiyor, tarla hasat ediliyor, ürünler toplanıyor, kısaca dans, müzik, akrobatik hareketler efektlerle muhteşem bir şova dönüştürülmüş. Şova gitmeden önce dışardaki minik bir şovun da parçası olmayı ihmal etmedik.





Yediğim tek yemek:))





Güzel anılar biriktirdik. Güzel insanlarla tanıştık. Hastalandım ama bu benim oraya kadar gitmişken kültürü tanımama engel olamadı:)) Altı kiloyu beş günde verdim ama muhteşem deneyimler kazandım. Tekrar gider miyim? Kesinlikle. Sevdiklerime git der miyim? Kesinlikle.
Görülmesi gereken yerlerden biri.
Özelliklede altı ay arayla Mısır ve Tayland'ı görmek kültürel çeşitliliği görmek ve karşılaştırmak yönüyle öyle çok değerli bir deneyim oldu benim için ...
Dikkatimi çeken bir başka şey ise evlerin ve dükkanların girişlerinde kötü ruhlardan evi koruması ve ev sahiplerine iyi şans getirmesi için konulmuş olan "spirit house"lardı. Bu o kadar yaygın ki sağlık kliniklerinde bile vardı.

Sokaklarda tuk tuk benzeri araçlar ile seyahat edebilirsiniz.
Benzin ücretleri ülkemizle benzer ancak taksi ücretleri buradakinin yarısı kadar.
Her yerde kurutulmuş meyve, meyve çayları, bitki yağları bulabilirsiniz. Filler, şans kedileri de çok yaygın hediyelik eşyalar arasında. Bölgesel kumaşlar, şallar da çok satılanlardan. Plumeria ise her yerde. Sadece ağaçlarda değil. Her yerde tokası hediyelik olarak satılıyor.

Kültürel çeşitlilik her yerde insanı büyülüyor. Fotoğraflarımı çeken ayrıca burada bazı fotoğraflarını benimle paylaşan sevgili Melike'ye de içtenlikle teşekkür ediyorum. Güzel bir deneyimdi benim için, bizim için.
Comments