Mısır'da kültürel deneyimlerim
- Gulbu Tanrıverdi
- 17 Şub 2024
- 8 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Mar 2024
Mısır turumuz Hurgada, Kahire ve Luksor arasında geçti. Toplamda on gün süren yolculuğumuz boyunca kültürel merak ve farklı kültürleri öğrenme isteğim yine zirvedeydi. Hurgada ile Kahire arasında yaptığımız yaklaşık altı saatlik yolculukta bana farklı gelen şey yol kenarlarında yerleşim birimlerinin olmamasıydı. Yol çöl içinde uzanıyordu. Rüzgar gülleri çölün içinde karanlıkta kocaman palmiyeler gibi görünüyordu. Mola verdiğimiz ilk yerde ve sonraki yerde İngilizce müzik çalıyordu. Yiyecek, içecek ve kısaca her şey tanıdıktı. Farklılaştıran şey burada da kültür endüstrisi Antik Mısır dönemine ait ürünler üzerinden yapılıyordu. Kahire'de ilk molayı McDonalds'ta verdik. Biraz hayal kırıklığıydı. Kültürün beşiği bir yerde neden McDonalds ilk duraktı...
İkinci durağımız Mısır cumhurbaşkanlarından Enver Sedat'ın anıt mezarıydı.
Anıt mezar sonrasında Kahirenin Meşhur Han El Halili Caddesine gittik.
Mısır'a ait her şeyi bulabileceğiniz çok sayıda hediyelik eşya seçeneği olan bir çarşı. Çarşıya girişte güvercinler vardı. Elbette ki güvercinleri besleyenler de...
Alışverişimizi hızlı bitti. İlk günümüzde acele davranmak istemedik.
Gruptan arkadaşlarla çay içtik. Farklı olan şey çayın içindeki taze naneydi. çaylar şeker ve taze naneyle servis ediliyordu. Geleneksel bir şeyler gördükçe mutlu oluyordum. benzerlikler kadar farklılıklarda benim için olağan üstüydü.
Otelimizin tüm duvarlarında resimler vardı. Otelimizin en güzel tarafı eski yıllardan kalan asansördü. Daha önce hiç görmemiştim filmler dışında...
Yemek yemek ve biraz da etrafı gezmek için sevgili Gözde ile dışarı çıktık. İlk karşılaştığımız şey Mustafa Kemal Bulvarı'ydı.
Hindistan Yeni Delhide e aynı onuru yaşamıştık. Atamı sadece biz değil dünya sahiplenmişti. Sokak satıcıları közde tatlı patates satıyordu. Ama biz koşeri yemek istiyorduk. Ancak oturarak yenecek bir yer bulamadık ve diğer yerlerde kuyruk vardı. Böylece ilk akşam yemeğini otelde yemeye karar verdik. Caddede geleneksel yemekler için yer ararken iki kez KFC görmek bana ilginç gelmişti. Sonra Türkiye'yi düşününce neden şaşırıyorsun ki dedim kendime... Otelde makarna ve domates çorbasını burada yedim. Her ikisi de çok lezzetliydi.
İkinci gün açık büfe kahvaltıda daha önce yemediğim şeyleri tabağıma almaya başladım. İlk gün tadına vardığımız brokoli, fasülyeden yapılmış falafel yedi gün boyunca yediğimiz yemek oldu. Mısır'da kahvaltıda tüketiliyordu. Kahvaltı kültürü Türk kültürüne oldukça benzerdi falafel dışında. Bir de çok sevdiğim küçük lavaşlar dışında. peynir çeşitleri azdı. peynirlerin tadı biraz farklıydı. Onun dışında kahvaltı muhteşemdi. Ustanın hemen oracıkta yaptığı tereyağlı omlet muhteşemdi.
Kahvaltı sonrası Gize piramitleri, Sfenks ve Kahire müzesine gittik.
Antik Mısır'ın sıcak topraklarında dolaşırken, insanlığın tarihindeki bu muazzam yapıları hayranlıkla inceledim.
Gize piramitlerine ilk bakışta, kocaman taşların sadece bir yığın gibi bir araya getirildiğini düşünebilirsiniz. Ancak, bir adım atar atmaz, zamanın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıktığınızı hissedersiniz. Aniden kendinizi bir film setinde binlerce yıl öncesine giderek, antik Mısır'ın gizemli atmosferini solumaya başlarsınız.
Gize piramitlerinin etrafında dolaşırken, günümüzde turistlere hizmet veren yerel satıcıların renkli dünyasıyla karşılaştım. Piramitlerin etrafında gezen yerel kıyafetli satıcılar, göz alıcı develer ve gösterişli at arabaları, adeta bir film setindeymişim hissi verdi. Fotoğraf çektirmek isteyenler için çeşitli seçenekler sunuluyordu: at arabalarıyla tur atmak ya da deveye binmek gibi. En ilginç olanı ise yerel kıyafetleriyle fotoğraf çektirmek isteyen orta yaş erkeklerdi. Ancak, bu deneyimlerin her birinin maddi bir karşılığı olduğunu unutmamak önemli. Rehberimiz bizi bu konu da uyarmıştı. Piramitler birbirine oldukça yakın olduğu için isteyen herkes kolaylıkla yürüyerek bu muhteşem yapıları ziyaret edebilir.
Gize piramitleri, antik Mısır'daki firavunların mezarları olarak kullanılmıştır. Büyük Giza Piramidi (Keops Piramidi), Kefren Piramidi ve Mikerinos Piramidi gibi piramitler ve diğer antik Mısır piramitleri, firavunların ölüm sonrası yaşamına hazırlık için yapılmış ve aynı zamanda firavunun gücünü ve otoritesini vurgulamak için kullanılmış. Piramitler yalnızca Mısır'a özgü olmadığı da bilinmektedir. Umarım bir gün onları da görme fırsatım olur.
Piramitler kentin birçok noktasından görülmekte. Yani her sabah piramitlere günaydın diyerek uyanabilirsiniz. Fotoğraflarda görüldüğü gibi çöl ortasında değil ya da artık değil demek belki daha doğru olabilir.
Piramitlere kendiniz de taksi ayarlayarak kolaylıkla gidebilirsiniz. Gitmesi ve gezmesi zor olmayan bir noktada olduğunu söyleyebilirim. Açıkcası internetiniz varsa detaylı bilgiye ulaşarak kendi kendinize de acele etmeden sakin sakin gezebilirsiniz.
Piramitlerde çok sayıda yerel satıcı tarafından değerinin üzerinde ısrarcı satıcılarla karşılaşabileceğinizi de lütfen unutmayın. Bu noktada kararalı bir hayır kelimesinin oldukça işe yaradığını söyleyebilirim.
Sfenksler de antik Mısır'ın önemli sembollerinden... Gize platosunda bulunan Büyük Sfenks en ünlü olanı. Büyük Sfenks, bir aslanın vücudu ile insan kafası olan bir heykel. Başlangıçta firavunların koruyucu ruhu olarak kabul edilmiş Sfenkslerin büyük ölçüde tahrip edilmiş olsa da hala etkileyici.
Kahire Müzesi, dünyanın en önemli arkeoloji müzelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Mısır'ın tarihi ve kültürel mirasını sergileyen müzede binlerce eser bulunmaktadır. Bunlar arasında firavun mezarlarından çıkarılan mumyalar, taş oymacılığı, mobilyalar, takılar, tapınak parçaları ve yazılı belgeler bulunmaktadır. Müze, antik Mısır'ın yanı sıra Roma ve Helenistik dönemlere ait eserleri de barındırmaktadır. Müzenin en önemli eserleri arasında, Firavun Tutankamon'un mezarından çıkarılan altın maskesi, taht, mobilyalar, takılar ve diğer değerli eşyaları içeren Tutankamon'un Hazinesi yer almaktadır.
Piramitlerden sonra Papirus merkezine gittik. Orada papırus ağacından papirusların nasıl kağıt haline getirildiği anlatıldı. Mısırlı kadın oldukça güzel Türkçe konuşuyordu. Ağacın kabukları soyuluyor, ıslatılıyor sonra presleniyor. Preslendikten sonra yan yana ve çapraz hale getirilerek birleştiriliyor ve kurutuluyor. Bir hafta ile iki hafta arasında kurutuluyormuş. İki hafta kurutulan papirus daha koyu renkte oluyor. Yani burada önemli olan kağıt. Resimler ise tercihen Antik Mısır uygarlığına ait resimler çiziliyordu. Ben de kocaman bir güneş saati çizilmiş papırus aldım.
Otele dönerken rehberimiz Kahire'de insanların öğleden sonra dükkanlarını açıp sokağa çıktığını ve gece saat ikiye kadar her yerin cıvıl cıvıl olduğunu söyledi. Bizde akşam dışarı çıkmaya karar verdik. Tekrar yerel bir şeyler aradık ama maalesef benim vejeteryan olmam bazı yemekleri sınırlıyordu. Pide, pizza karışımı bir şeyler satan bir kafeye girdik. karışık genç grubu geldi. Çok tatlılardı. Bize gülümsüyorlardı. Saat on civarıydı. Onlar henüz gelmişti. Biz yemeğimizi yiyip kalkacaktık. İki katkı pizza arasında etli bir yemek Gözde istedi, ben de tek katlı pizza pide karışımı bir şey istedim. Çok lezzetliydi. Karnımızı doyurup otelimize dönerken sanki bir bayram havası vardı sokakalarda. kadınlı, erkekli çocuklu herkes cıvıl cıvıldı.
Üçüncü gün Kahire askeri müzeye gittik. Müze, Mısır ordusunun çeşitli dönemlerine ait silahlar, teçhizatlar, belgeler ve diğer askeri eserleri içeren zengin bir koleksiyona sahipti.
Sonrasında üç dinini merkezine büyülü bir ziyaret gerçekleştirdik. Camiden kiliseye, kiliseden Sinagog'a aynı yerde yer alan bu üç kutsal mekanda kendi takipçileri ile dolup taşıyordu. Ezra Sinagogu ve Amr ibn el-As Camii ve Asma kilisesi. Üçü de kendi takipçilerini ağırlıyordu. Bu duyguyu bir de Mardin'de gözlemlemiştim. Tek kelime ile etkileyiciydi. Hele fotoğraf çekmek yasak dedikten sonra yanıma gelen Sinagog görevlisinin fotoğraf çekebilirsin demesi beni çok mutlu etmişti. Kilise de ise fotoğraf çektirdiğimiz rahibin içten yaklaşımı çok değerliydi. Özellikle kitaplarla dolu geçiş yolu, her dinin kendi kutsal sembollerini in satışını yaptıkları yerler tek kelimeyle büyüleyiciydi. Sanki hayal dünyasındaydım. Aynı ülkede farklı inançları birlikte yaşatıyorlardı. Bu çok değerliydi. Özellikle kilisede dilek dileyenlerin taşlara yazdığı notlar anlamasakta farklıydı. Bu arada her dinden birileri bizi yakaladıkça fotoğraf çektirmek istiyordu. Gözde artık Kleopatraydı.
Kahirede Nil nehrinde yüzen restoranlar vardı. Tekne ile bunlardan birine gittik. Yemekle güzeldi. Et yemememe rağmen aç kalmıyor ve keyifle karnımı doyurabiliyordum.
Sonrasında Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesine gittik. Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi'nde 1. Seti, Hatşepsut, 2. Ramses gibi ünlü firavunların da bulunduğu 18. ve 19. Firavun hanedanlığına mensup 18 kral ve 4 kraliçeye ait toplam 22 mumya, Antik Mısır’ın farklı asırlarına ait yaklaşık 50 bin parça tarihi eser sergilenmektedir. Çektiğim fotoğraflarda da göreceğiniz gibi her bir eser üzerinde saatlerce araştırma yapılması konuşulması gereken eserler.
Günün sonunda onlarca tekne gezisinden birine katılabilir Nil nehrinde şehrin ışıkları arasında yerel dansçılarlar eşliğinde keyifle bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Dansçıların bahşiş beklediğini unutmayın. Faturalara hizmet bedeli yansıtılmış olsa da bahşiş kültürü oldukça yaygın.
Bir sonraki gün kahire yakınlarındaki basamaklı piramite (Zoser piramidi) bir gezi yaptık. Gize piramitlerini aratmayacak büyüklükteydi. Çevresindeki yerel satıcılar, develer, at arabaları yani yaşam kültürü aynıydı Giza piramitleriyle. Firavun Zoser adına yapılmış olab bu piramitin Antik Mısır'da yapılan ilk ve en eski piramit olduğu söylenmektedir.
Bir sonraki durak Hurgada idi. Otelimizin plajı yaklaşık 500 metre üzerinde yürünecek tarzda balçık gibiydi. Ancak kenarlardan yürüyerek direk denize atlamakta mümkündü. İlk etkinliğimiz denizaltına binmek olacaktı.
Denizaltı, yemek derken akşam otelde birlikte güzelce zaman geçirmek için vakit bulduk. Bu arada ikinci kitabımı da bitirmiştim yolculukta. Sabah 4.5 da kalkıp Luksor'a gidecektik. Yolumuz uzundu. beş saat gidip beş saat dönecektik. Ancak yolculuk harikaydı. Çünkü Nil nehri boyunca gidiyorduk ve köyler vardı. bayılıyorum kültürel yaşamları izlemeye. Tüm ömrümü böyle geçirebilirim. Yaşayarak farklı kültürleri öğrenerek.
ilk durak Memnon Anıtlarıydı. Firavun Amenhotep III'e adanmış iki büyük dikilitaştan oluşmaktadır. Arka tarafında hala kazırlar devam etmektedir. Bu iki devasa anıtın Kahire'den kara yoluyla getirilmesine yönelik rehberin ve yerel rehberin anlattıkları kafa karıştırıcıydı.
Memnon anıtlarından sonra kireç taşı olan alabasteri oyarak çeşitli ürünler satan, bu satışı da bir şov eşliğinde yapan ailelerden birinin işletmesine gittik. Oradan Eda ve Arda için birer taş levha aldım. Ayrıca dükkan sahibi oğlum ve kızım için bana bok böceği (skarabeus) hediye etti. Bu böceğin Mısırlılar için ilahi alanda yeri büyüktür. Şans getireceğine inanılır. Sonrasında ise krallar vadisine gittik.
Kral Vadisi'nde bulunan mezarlar arasında en ünlüsü, Firavun Tutankamon'un mezarıdır. Biz Tutankamon'un mezarını önce ziyaret ettik. III. Ramses ve II. Seti gibi önemli firavunların mezarları da Kral Vadisi'nde bulunmaktadır. Burası antik Mısır'ın büyük zenginliklerinden biri olarak kabul edilir ve bu muazzam mezarlar, ziyaretçilere antik Mısır'ın ihtişamlı geçmişine dair benzersiz bir bakış açısı sunmaktadır. Her bir resmin o dönemin yaşam biçimine ışık tutması beni gerçekten çok büyüledi.
Krallar vadisinin büyüsüne kapılmışken başka bir büyülü alana doğru hareket etmiştik.
Hatshepsut Tapınağı...
Mısır'ın tek kadın firavunu olan Hatshepsut Tapınağı, kayalara oyulmuş ve üç teras halinde yükselen bir yapı. Her teras, çeşitli tapınak yapıları, heykeller ve kutsal alanlarla süslenmiş. Tapınak, antik Mısır'ın güçlü ve olağanüstü bir lideri olan Hatshepsut'un ihtişamını ve hükümdarlığını yansıtmaktadır. Tam da 8 mart Dünya kadınlar günü yaklaşırken insan derin düşüncelere dalıyor.
Binlerce yıl sonra kadınlar hala o kadar yetkin neden olamamış....
Bu düşüncelerle tekneyle bir başka yüzen restorana doğru yol aldık.
Günün sonunda Karnak Tapınağı'na gittik. Tapınak, antik Mısır'ın dini ritüellerinin gerçekleştirildiği kutsal bir alan olarak hizmet etmiş ve bugün bile muhteşem sütun ormanları, heykelleri ve kutsal yapılarıyla büyüleyiciydi.
Son gün ise Giftun adasına gittik. Adaya giderken hız teknesine bağlı hamburger e binmek isteyenler oldu. Tekne turu kapsamında ücretsiz olarak birçok kişi bunu denedi. Teknede açık büfe yemek menusu özellikle deniz ürünlerini sevenler için oldukça iyi görünüyordu. Tabi ki ben yine makarnayı görünce mutlu oldum. Ada çok güzeldi. Hazırlıklı gelenler kendilerini denizin serin sularına attı. ben ise bol bol mercan toplayıp sahilde yalın ayak yürümenin keyfini çıkardım. Tatil için bu ada tercih edilebilir. gruptan yeni edindiğimiz arkadaşlarımızla güzel saatlerin arkasından adadan ayrıldık. Kafa dinlemek isteyenlerin kaçabileceği bir ada özellikle de bu mevsimde. Sevimli kaplumbağaları da unutmamak lazım.
Kısaca genel izlenimlerimden de bahsetmek istiyorum. İster tur, ister yalnız isterseniz grupla Mısır'a rahatlıkla gidebilir, güvenle dolaşabilirsiniz. Kendinizi Türkiye'de gibi hissedeceğinize inanıyorum. Sokaklarda yerel kıyafetleriyle dolaşan erkekler size kısmen Urfa'yı hatırlatabilir.
Pantolonlu tesettürlü kadınlar oldukça yaygın. Mağaza vitrinleri, dinlenilen müzik, markalar küreselleme sürecinde Mısır'da da oldukça hissediliyor.
Geç saatlerde çiftler sokaklarda el ele dondurma yiyorlardı. Kadınlar tek başına dolaşıyordu. Polis ve jandarma her yerdeydi. Hatta bizim tur aracında da turumuz süresince bir sivil polis vardı. Kaldığımız oteller pırıl pırıldı. çalışanlar güler yüzlüydü. Örneğin üç gün kaldığımız otellerde hergün temizlik yapıldı ve kirlenen çarşaflar değiştirildi. Özellikle Luksor muhteşem güzelliklere sahip. Kahire çöl kumunun etkisiyle bir sis bulutu altında. Camlar, arabalar her şey katman halinde kum. Ancak Hurgada ve Luksor farklı.
Farklı bulduğum şeyler trafik ışıklarının ve yaya geçitlerinin olmamasıydı. Herkes her yerden geçiyordu. Aslında Malta'da da trafik ışığı yoktu. Ancak bir yaya yola ayak basınca arabalar duruyordu. Burada durmuyorlardı. Ancak ikinci gün profesyonel yol geçiciydik:))
Arabalar ise çarpışan oto gibiydi. Kimsenin umrunda değil gibiydi çizikler vs. Kadın şöförler azdı.
Bazı evlerin pencereleri yoktu. Ev satılınca veya kiralanınca pencereler takılıyormuş.
Yemek servislerinde muz ve portakal vardı restoranda. Muz fiyatları çok uygundu. Bir dolara dört kilo hatta yerine göre beş kilo muz alabilirsiniz.
Pazarlık yapmadan asla bir şey alınmamalı. Hersey de mutlaka indirim yapılmalı çünkü söylenen fiyat asla gerçek fiyat değildi.
Bu arada her yerde çok sayıda köpekle karşılaşabilirsiniz. Ancak asla zarar vermiyorlar.
Deve eti yemek istemediğinizi belirtebilirsiniz.
Özetle Mısır muhteşem, insanları muhteşem, yemekleri muhteşem.
Değil diyenler mutlaka olacaktır. Nitekim bnen de çok duydum.
Ancak sizler gidin ve kendiniz deneyimleyin.
Ben çok ama çok mutlu döndüm.
Güzel insanlarla tanıştım. Kariyerinin başında ancak muhteşem iletişim becerisi ile ekibin bir parçası olmayı başaran rehberimizi de anmadan geçmek istemiyorum.
Bir sonraki durağım umarım Afrika veya Uzak doğu olacak.
Bugün ablamın ölüm yıldönümü...Bu hayatı çok kısa yaşadı. Çok keşkelerle veda etti hayata. Eminim yaşadığım her kültürel deneyim onu çok mutlu ederdi. Işıklarda huzurla uyu ablacığım...
Comments